5 Nisan 2014 Cumartesi

RABB'İNLE KONUŞ...

      Konuşmak...
      Yaratılanlar arasında en özel olana bağışlanan, kendini ifade edebilme, anlaşabilme yetisidir konuşmak. İnsan, konuşmak ister. Bu, onun doğasında vardır. Doğduğu günden itibaren, kendini ifade etmeye, derdini anlatmak için çaba sarf eder. Ve insan, kendini anlayana konuşur, kendini dinleyene anlatır.
      Konuşan insan, sözü kesilmediği, itiraz edilmediği ve dinleyicisinin sıkılmadığı sürece zevk alır konuşmasından. Anlattıkça anlatası gelir, susmak istemez hiç. Konuşmak, anlatmaktan ziyade istemektir, dilemektir, talep etmektir ve  kimi zaman yalvarmaktır, haykırmaktır. İsteğinin yerine gelmesi, insanı yine konuşmaya, istemeye ve en nihayetinde teşekküre ve şükre sevk eder. Yani hem başlangıçtır, hem sonuçtur konuşmak.
      Burayı iyi dinle; Çocukluğundan bu yana dertlerin oldu, hüzünlerin oldu. Hatta sevinçlerin oldu, mutlulukların oldu ve de bunları paylaştığın dostların oldu, düşmanların oldu değil mi? Sen, seni en çok dinleyen ve anlayana daha yakın hissederken kendini, seni umursamayan ve anlamak istemeyenlerden de uzaklaştırdın kendini yanılıyor muyum? Bu hep böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam edecektir. Dikkat edersen, sen anlatmaya bir başladın mı emin ol ki, karşındaki kişinin de sana anlatacağı çok şey vardır hep. Sen derdini açmaya başlarsın ama karşındakinin de yarasını açarsın da bunu çok geç farkına varırsın. Demek oluyor ki, seni bu güne dek mutlak bir sükunetle ve sabırla dinleyen olmadı hiç ve olmayacakta. Burada mutabık mıyız seninle? Hayır, değiliz. Neden mi? Çünkü sen yine dışarıya dikkatini veriyorsun, oysa ben sana her defasında içeriyle meşgul olmayı önerdim. Ne vardı içinde? Özün var, rahmet var, Rabb'in var. Senin derdini anlatmak için veya sevincini paylaşmak için bir başkasına ihtiyacın yok ki. Seni kayıtsız şartsız dinleyen ve seni herkesten çok anlayan, en yakın dostun, en adil Hakk'ın ve en samimi Rabb'in var.
      İçinden ne geliyorsa ve hatta nasıl istiyorsan öyle konuş Rabb'inle. Evet evet, beni yanlış duymadın Rabb'inle konuş diyorum. Şimdi sen bana, " Öyle şey mi olur, hiç Allah'la konuşulur mu?" Diyorsun bana. Ben de sana diyorum ki, seni O'ndan başka dinleyen, O'ndan başka anlayan ve sana almadan veren bir tek O, bir tek Allah değil mi? Peki ne diye kendini hala yalnız hissedersin? Ne diye onca kalabalığın içinde kendine konuşacak birini arasın da bulamazsın? Daha hala neyi düşünüyorsun? Sanırım beni anlamadın sen. İçine dön diyorum sana, özünü bul diyorum. Özündeki rahmeti gör, Rabb'ini hisset diyorum her daim. Sıkıntıda mısın, bir derdin mi var, ya da kendini hiç olmadığın kadar kötü mü hissediyorsun? Hiç düşünmeden konuş Rabb'inle. Her nerede ve her ne şekilde olursan ol. Yönün neresi olursa olsun, yürürken veya otururken, yatarken veya koşarken, günün her saatinde veya gecenin herhangi bir bölümünde, her zaman, her an konuş. Unutma ki, seni şüphesiz dinliyordur O. Konuşurken samimi ol, gerçekçi ol, yakın ol. Anlatırken saf ol, öz ol, sen ol. Kendini Allah'a ısmarla, benliğini Allah'a teslim et ve O'na emanet ol.
      Dua sadakadır, dua konuşmaktır ve dua Allah'ı anmak, yakarmak, şükretmektir. Buraya dikkat et! Çocukluğundan beri birçok dua ezberletildi sana, belki de birkaç sure, bir iki ayet. Dikkat ettiysen ezberletildi diyorum. Oysa ezber tekdüzedir, duygudan uzak ve bir o kadar soğuktur. Sorarım sana, ezberlediğin kaç duanın anlamını öğrendin? Öğrendiğin kaç anlamı gerçekten yüreğinde hissettin? Ben sana dua ezberleme demiyorum, ben sana ezberlediğin duanın anlamını öğrenme de demiyorum dikkat et. Farkındalığı farketmeye çalış. Yaşamadığın, hissetmediğin şey nötrdür, ölüdür. Oysa ben sana canlılığı, hissetmeyi gösteriyorum. Tabi ki ibadet ederken olması gerektiği gibi, arapça olarak zikretmelisin duayı. Hayatta her şeyin bir kuralı olduğu gibi, ibadetin de kuralı budur, çünkü bu şekilde emrolunmuştur. Ama sen," Elhamdülillahi Rabb'il Alemin " derken, bu cümlenin anlamını " Alemlerin Rabb'i Olan Allah'a Hamd Olsun " Olduğunu bilmiyorsan ve bu manayı idrak etmiyorsan, bakıyorsun ama görmüyorsun demektir. Beni iyi dinle! Ben sana Rabb'inle konuşmak için arapça öğrenmelisin de demiyorum. Elbet arapçayı da öğreneceksin, bu senin görevin. Ama Allah'la konuşmak için buna gerek yok ki. Sen hangi dilde konuşursan konuş, hangi dinden olursan ol, hangi ırkta ve ülkede yaşarsan yaşa, Allah seni her şekilde anlar ve her halinle kabul eder unutma.
      Haydi, hala neyi bekliyorsun? Şimdi her neredeysen ve her ne yapıyorsan bırak. Derin bir soluk al ve Konuşmaya başla Rabb'inle. Sebepsiz yere mi diye soruyorsun bana, hissediyorum. Sence sebep yok mu? Sence Rabb'le konuşmak için bir sebebe gerek var mı? De ki; " Ey güzel Allah'ım, beni bu günün sabahına uyandırdın, şüphesiz rızkımı da hazırladın, bana verdiklerin için, mevcut durumum için Sana hamd olsun." İçinde beliren huzuru hissediyor musun? Şu an kendini daha bir huzurlu hissettin değil mi? Bir başka örnek vermek gerekirse; " Rabb'im, şu işi yapmaya Senin rızanla yapmaya niyetlendim, Sen hayrını nasip et." De ve bırak. Gerisini düşünme bile. Her daim seninle beraber olan Allah, seni koruyacak, kollayacak, er ya da geç dilediğini sana verecektir. Buradaki güveni, desteği hissediyor musun? Ne güzel bir duygudur Rabb'le konuşmak. O'na inanmak, O'na sığınmak ve her şeyi O'ndan istemek. Sana son kez söylüyoum, senin bir başkasına ihtiyacın yok. Sana Allah yeter. Yüreğini aç ve Rabb'inle konuş.
      Rabb'im, herkesi sebepli veya sebepsiz, gerekli veya gereksiz, her ne şekilde olursa olsun kendisiyle meşgul etmeyi ve kendisiyle konuşmayı nasip etsin. Amin.
      Dua ile...



©Poweredby farkında mısın?® 2014™

http://google.com/+farkındamısınsufi
http://www.facebook.com/farkindamisinsufi
http://blog.radikal.com.tr/Blog/farkinda-misin
http://farkindamisinsufi.blogspot.com
http://www.blogger.com/home
http://farkindamisinsufi.simplesite.com.tr
http://farkindamisinsufi@outlook.com
http://www.youtube.com/FARKINDA MISIN
http://www.youtube.com/channel/UCINHdWqHyeftfdtTm4oR7GA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder