25 Nisan 2014 Cuma

FARKINDALIK TERAPİSİ...


      Farkında mısın?
      Zihin her daim yanıltır seni, sıkıntıyı sıkıntı, dertleri ise dert olarak gösterir ve her daim hatırlatır sana, oysa sıkıntıya değil de, sıkıntının ardındaki hediyeye odaklanırsan, huzuru hissedeceksin...
      Unutma ki, bizler ruhsal varlıklarız...Zihin ve beden fanidir ve biz ahir zamana göç ederken, yanımızda sadece ruhumuzu götüreceğiz. O halde zihnini çıkar aradan ve ruhunu hisset.
      Nasıl mı?
      Dilersen, zihnini nasıl susturabileceğini sana göstermek isterim.
      Günün yoğunluğu içinde, zihin sürekli seni yorar ve yorgunluk kavramı zaten tamamen zihnin bir ürünü, akabinde hatalı bir programıdır. Biri sana hakaret ettiği zaman dahi, seni haklı çıkarmak için seni konuşmaya ve karşı tarafa hakaret etmeye yönlendirir. Bunu yapan egondur unutma!
      Şimdi zihnini susturma kısmına geçelim;
      Sana biraz komik gibi gelebilir ilk başta ama etkisini sezince beni çok daha iyi anlayacaksın!
      Al zihnini karşına ve ona de ki;
      Hadi konuş zihnim, sürekli beni doldurup duruyorsun, şöyle yap, böyle yap diye...
      Evet izin veriyorum ve seni dinliyorum...
      Şimdi konuş hadi...
      Ne diyor zihnin?
      Sustu değil mi?
      Şaşırdı çünkü, bu ana dek o seni yönetiyordu ve şu an yönetimi sen devralınca afalladı...
      Daima anımsa; sen sustuğunda melekler konuşmaya başlar...Seni kıran ve hakaret eden biri karşısında sen sadece sus ve gülümse...evet gülümse...senin yerine melekler o kişi ile konuşur ve sana dua ederler...Bu gibi durumlarda dışarıyı bırak ve o an hemen içine dön ve özünü bul. Orada Rabb'inin rahmetini hissedeceksin...Ve sen sustuğunda huzuru her yerinde hissedeceksin...
      Burada, ikinci kısma bir geçiş yapabiliriz seninle... ( Bu arada umarım okurken sıkılmazsın )
Şu an her neredeysen ve her ne ile meşgulsen bırak...
      Sadece etrafına bir bak...
      Mesela ağaçları izle...
      Yaprakların kıpırdamasını incele...
yaprağın üzerindeki Allah'ın kıpırda emri olmasa, o yaprak kıpırdayamaz...
sonra gelip geçen insanlara bir bak...
yürüyorlar, konuşuyorlar vesaire...
      Rabb'in yürü demese yürüyemezler değil mi? Sus dese konuşamazlar bile...
her bir nesne ve varlığın üzerinde Rabb'in emri, rahmeti vardır.
      Yanında bir ayna varsa eğer hemen aynaya bakmanı öneririm...
yüzüne bir bak, elinle burnuna dudaklarına, gözlerine bir dokun...Allah'ın izlerini fark edeceksin ve bunu belki de ilk defa hissedeceksin...ne muntazam bir eser yaratmış değil mi?
      Şimdi Rabb'ini ve farkındalığı çok daha net algıladığını seziyorum.
      İyi ya da kötü, inanan veya inanmayan her insan Allah tarafından yaratılmıştır ve Allah her kulunun yüreğine rahmetini bırakmıştır. Amacım, sende zaten var olanı hatırlatmak. Çünkü o zaten sende var. Bu arada sen, Allah'tan bir parçasın...O, seni kendi ruhundan yarattı unutma...
      Her hareketinde ve hatta her anında O'nu anımsa...Ve unutma ki yaşam boyunca her daim imtihan içindesin ve Allah, başına gelen her sıkıntının ardına muhakkak bir hediye saklar. Sen sıkıntıyı değil, hediyeyi gör...Bak bakalım sıkıntı sana zarar verebilecek mi?
      Hala nefes alabiliyorsan seni Yaratana teşekkür et...
      Farkında mısın? Görüyorsun, duyuyorsun, konuşabiliyorsun ve hissedebiliyorsun... Bunlar sana sunulmuş muntazam nimetler...Tüm bu sahip oldukların için şükretmelisin...Ancak bu sayede onların değerini hissedeceksin... Bu güne dek hiç düşünmüş müydün bunları? İşte Farkındalık burada devreye giriyor.
      Bu arada tekrar yinelemeyi uygun bulduğum bir hatırlatma yapmak isterim;
      Ben ne bir din adamı, ne ilahiyatçı, ne de kişisel gelişim uzmanıyım... Sana dini anlatmak gibi bir niyetim yok, olamaz da...Amacım sadece farkında olman, sen olman ve her neredeysen, o an orada olman!!! Çünkü bedenin her nerede ise, aklın, kalbin ve ruhun orada olamayabiliyor her zaman. Sen pc başında belki de mesleğini icra ediyor olabilirsin...Zihin seni otomatikleştirmiştir ve farkında olmadan yaptığın işi gayet iyi bir şekilde yapabilirsin fakat aklın sürekli başka yerde, sınavlarda, ödemelerde, akşam yemeğinde vesaire...
      Peki şimdi ne oldu? Her ne ile ilgileniyor ve her ne yapıyorsan ondan birşey anladın mı? Yağmurlu bir günde, bir mekana girerken ayakkabılarını ve şemsiyeni dışarıda bırakıp içeri girdin diyelim... Aradan kısa bir süre geçti ve ben sana dedim ki; Şemsiyeni ayakkabılarının sağına mı yoksa soluna mı bıraktın? Ne yanıt vereceksin?...Her gün yürüdüğün yolda hangi mağazalar var desem, cevabın ne olacak? Kabul et ki, her zaman olduğumuz yerde olamıyoruz maalesef. Çünkü farkında değiliz. Çünkü o an orada değiliz...
      Evet...
      Şimdilik burada bir son vermek istiyorum müsadenle...En güzele, en sevgiliye, en yakın dostumun davetine gitmeli ve akabinde hazırlık yapmalıyım...İçim kıpır kıpır oluyor O'na gideceğim, O'nunla buluşacağım her an...Eşsiz bir huzur kaplıyor ruhumu, benliğimi..
      O, kim mi?
      O, Rabb'im...
      Bu güne dek hep Allah'tan korkutuldun değil mi? Allah seni yakar, seni taş keser, günah yazar, cehenneme atar vesaire...Oysa Allah, seni sevgiden, aşktan yarattı. Şimdi sorarım sana, Korkunun olduğu yerde sevgi olur mu? Yakınlık bulunur mu? O halde Allah'tan korkma...O'nu sev, O'na yaklaş ve her daim O'nu hisset.. Allah De, Ötesini Bırak...gerisini düşünme bile....O, her şeyi senin iyiliğin için halledecektir unutma!
      Daima anımsa; İşin Allah'a Kalmışsa, Olmuş Bil !!!
      Tekrar görüşmek dileği ile...
      Dualarım seninle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder