1 Nisan 2014 Salı

MUTLU DEĞİL, MUTLULUK OLMAK.

      Mutluluk...
      Her ne kadar sevinmek ile eş anlamlıymış gibi görünse de, mutlu olmak da en az sevinmek kadar geçici bir kavramdır. Oysa ki ben sana mutlu olmayı değil, mutluluğun kendisi olmayı öneriyorum. Mutluluğun kalıcı olmasını istiyorsan, mutlu değil mutluluk olmalısın. Nasıl mı? Dinlemeye devam et;
      Mutsuz insan yoktur, mutlu olacağına inanmayan insan vardır. Bilirsin ki başarmak için önce inanmak gerek. Şimdi dikkatini bana ver ve iyice bir düşün. Mutlu olmak için sebep mi arıyorsun? Eğer biraz daha derine inersen mutlu değil, mutluluk olursun. Senin içinde, çok daha derinde sonsuz mutluluğun kaynağı zaten mevcut. Sen onu görmemekte ısrar ediyorsan bu kimin suçu? Şimdi biraz daha derine inmeni istiyorum. Hayır, daha da derine, özüne in. Orada Rabb'in rahmetini bulacaksın. Böylece hayatta her şeyi yapanın da , yaptıranın da Allah olduğunu idrak edeceksin ve bu his sendeki mutsuzluk denen o yok edici kavramı silip atacak. Çünkü bileceksin ki, başına ne gelirse gelsin Rabb'indendir. Çünkü anlayacaksın ki mutlu olmanı ve hatta mutluluğun ta kendisi olmanı engelleyecek hiçbir sebep yok.
      Şimdi sana birkaç basit örneklemeyle kendini nasıl iyi hissedeceğini ve hatta her daim kalıcı mutluluğu göstereceğim. Dikkat ettiysen öğreteceğim demiyorum, öğretmek yanlış bir kelime bana göre. Çünkü zaten içinde var olan bir cevheri ben öğretemem ki, sadece gösterebilirim sana. Şimdi beni iyi dinle; Here gün işe gitmek için kullandığın güzergahtaki trafiğe kızdığın oluyor ve sinirleniyor ve söyleniyorsun bu duruma. Peki trafik buna aldırış ediyor mu? Değişen hiçbir şey olmuyor değil mi? Sen sadece kendini yıprattığınla kalıyorsun. Öyle ise, yok yere kendini üzmek niye? Bunun yerine tüm bu trafiğe rağmen gidebilecek bir işin olduğunu düşün, her şeye rağmen, sağlıklı olduğunu düşün ve her şeyden önemlisi, her şerde bir hayrın olduğunu düşün ve mutluluğu hisset. Biri tarafından haksızlığa mı uğradın veya biri sana hakaret mi ediyor? İçine dön ve de ki; " O'nu da Allah yarattı, belki de böyle olmasını Allah istedi. O, benim üzerime geldikçe ben susmayı başarırsam sevaba gireceğim, konuşursam günaha. Biliyorum ki yapan da, yaptıran da Allah'tır." Göreceksin, içine huzur dolacak ve mevcut durum seni mutsuzluğa değil, mutluluğa yönlendirecek. Burada önemli olan her zaman dediğim gibi dışarıyla değil, içeriyle meşgul olmaktır. Araban arıza mı yaptı? Dur, hemen sinirlenme. Belki de birkaç kilometre ileride bir kazaya sebep olacaktın ve Rabb'in bunu engelledi. Çok sevdiğin bir arkadaşın seni terk mi etti? Bekle, hemen içine dön ve düşün. Belki de böylece senin kıymetini çok daha iyi anlayacak ve mutlak bir dönüş yapacak. Yüklü miktarda bir para mı kaybettin? Dert etme, belki de sana hayrı olmayan bir işe harcayacaktın. Hem unutma, para amaç değil, araçtır. Kaybedersin ve kazanırsın. Önemli olan geri dönüşü olmayan kayıplar vermemek.
      Hiç düşündün mü? Parmaklarını hareket ettiremeseydin neler olurdu? Bir bardağı tutarken veya bir eşya taşırken bu hiç aklına geldi mi? Veya dişlerin çenene sabit olsaydı ve çürüdüğünde çekmek mümkün olmasaydı? Sen, giyecek yeni bir ayakkabın olmadığında, ayakları olmayan insanları aklına getirdin mi? Sofrandaki yemeği beğenmediğinde, bu gece de aç uyuyacak fakirleri bir an olsun hatırladın mı? Şöyle bak bir etrafına, ne kadar şanslı olduğunu fark edeceksin ve anlayacaksın ki beterin beteri var. Rabb'in sana sayısız nimetler sunmuş. Görebiliyor, duyabiliyor, konuşabiliyorsun ve hatta yürüyor, koşuyor, oturabiliyorsun. Acıktığında envai çeşit yiyecek var, üşüdüğünde giyeceğin kıyafet. Ağaçları düşün, dallarındaki kuşları...Yeşili düşün, maviyi, sarıyı...Sonra suyu düşün, havayı, toprağı...Ve kendini düşün, neden dünyadasın, buraya niçin gönderildin? Eğer sana yaşama hakkı verildiyse bil ki özel bir insansın. Unutma! Küçük de olsa, bir boşluğu doldurmak için buradasın ve sen önemli bir varlıksın. Ve dikkat ettiysen mutlu olmak için, mutluluk olmak için o kadar çok neden var ki. Ama önemli olan görebilmek, hissedebilmek, idrak edebilmek.
      Şimdi sahip olduklarına bir kez daha şükret ve şikayet etmeyi artık bırak. Başına ne gelirse gelsin asla isyan etme ve sadece gülümse evet gülümse. Hayır, ben sana Polyanna ol demiyorum, mutlu ol da demiyorum. Mutluluğun ta kendisi olmayı öneriyorum. Yaşadığın her kötülükte iyiliği, her çirkinlikte güzelliği ve her hüzünde sevinci görebilmeyi gösteriyorum. Unutma! Her ne olursa olsun sadece gülümse. Gülümsemek sadakadır, rahmettir, merhamettir. Düşünsene; Özgür bir ülkede yaşıyorsun. Bayrağın dalgalanıyor, ezanlar okunuyor. Hala bu şikayetin niye? Sana çok kısa bir misal vermek isterim;
      Günün birinde bir derviş rahatsızlanmış ve hekime başvurmuş. Hekim, şikayetiniz nedir? Diye sorunca, Derviş: Haşa, şikayet ne haddime? Diye yanıt verir. Oradaki bir tanıdık söze karışır ve hekime: Kendisi derviştir, hiçbir şeyden şikayet etmez. Siz, rahatsızlığınız nedir diye sorarsanız yanıt verecektir. Demiş.
      Görüyorsun değil mi? Ne denli bir idrak, nasıl bir teslimiyet ve itimat. Sana tavsiyem; Her ne olursa ama ne olursa olsun asla şikayet etme. Tüm olan biten karşısındaki göstereceğin sabır, Sıkıntının ardındaki mükafatı görmeni sağlayacaktır. Daima anımsa; " Allah elindekini aldıysa, daha iyisini verecek demektir."
      Dua ile...


©Poweredby farkında mısın?® 2014™

farkindamisinsufi@outlook.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder