29 Nisan 2014 Salı

ÇARESİZSENİZ, ÇARE SİZSİNİZ...


      Çare...
      Bir sıçrama tahtasıdır çare. Köşeye sıkışıp başka çaren kalmadığında, bir anda çözümün kendisi olduğun bir durumdur. Oysa ki çözüm sen değilsin. Çözüm; Seni sen yapan rahmet, rahmeti rahmet yapan Rabb'indir. O'nun iradesi olmasa, ne çaresizlik vardır, ne de çare...
      Her soru, kendi cevabını doğurur. Her sıkıntının ardında, muhakkak rahmet bulunur. Unutma! Gecenin en zifiri olduğu anda güneş doğar. Ve her kış, bahara erişmeye gebedir. Demek oluyor ki, her şeyi yoktan var eden Allah, ne kimsenin kaldırabileceğinden fazla yük vermiştir, ne de tabiata aykırı bir düzen getirmiştir. Öyle bir döngüdür ki yaşam, akıl ermez bir denge ve muntazam bir diziliştir. Gece ve gündüz, yaz ve kış, sıcak ve soğuk gibi daha bir çok kavram tamamen Allah'ın muhteşem idaresi ve rahmeti sayesindedir. Bir de insanı yaratmıştır ki Allah, tüm kainatı insanın içine gizlemiştir de insan bunun farkında değildir. Oysa ki bir idrak edebilse ne denli değerli bir varlık olduğunu, her daim Rabb'ine şükretmekten alamaz kendini.
      Çaresiz kaldığın her an, çareyi kendinde ara. Çünkü çaresizlikle seni sınayan Rabb'in muhakkak ki çareyi de senin içine, özüne bırakmıştır. Yeter ki sen inan, yeter ki sen içine bir bak ve unutma ki, Allah'tan umut kesilmez. Burada önemli olan, çaresiz olduğunda çareyi düşünmek değil de, çaresiz olmadığını idrak edebilmektir. Sen olumsuzluğa odaklanırsan, olumsuzluk asla peşini bırakmaz. Sen huzuru hedef alırsan, huzurlu bir ömür süreceğin kaçınılmazdır. Demek ki, çaresizlik de, çare de tamamen senin elinde.
      Yüreğinden geçirdiğin niyete göredir yaşamın. Buraya dikkat et! Niyet diyorum, arzu demiyorum. Çünkü rahmani olan niyettir, şeytani olansa arzu. Sen, özündeki rahmeti her daim hissederek istersen Rabb'inden, hem O'nun rızasını almış olursun hem de isteğinin hayrını görürsün Allah'ın izniyle. Her şeyin hayırlısını istemek ve akabinde Allah'tan her gelene razı olmak mükemmel bir teslimiyet ve muhteşem bir inanç duygusudur. Çünkü Allah, hiçbir kulunu çaresiz ve darda bırakmaz. Önüne koyduğu her kapının anahtarını kulunun eline vermiştir, fakat kulu bunu görememekte ısrar eder ve çareyi dışarıda, başkasında arar. Oysa ki bilse ki tek çaredir Allah, işte o zaman çarenin kendi yüreğinde gizli olduğunu görecektir.
      İnsan, en çaresiz kaldığında çareler türetir ya da yüreğindeki ilhamı en yoğun yaşadığında cesaret bulur. Kıbrıs savaşında bir askerin, çıkması mümkün olmayan bir tepeye tankı çıkarıp düşmana ateş açması da, yine bu gibi durumlardan sadece biridir. Bir örnek daha vermek gerekirse; Bir kurbağa yaralanır ve yoldaki bir çukurun içine düşer. Tüm çabalarına rağmen bir türlü dışarı çıkmayı başaramaz. Derken birden bire bir gürültü duyulur ve bir kamyon hızla çukura doğru yaklaşmaktadır. Kurbağa çaresiz bir şekilde ne yapacağını şaşırmış bir vaziyettedir. Kamyonun tekerleği tam çukura gireceği sırada yaralı kurbağa son bir hamle yapar ve çukurdan çıkmayı başarır. Durumu anlatmış olduğu arkadaşları, bunu nasıl başardığını sorduklarında, yaralı kurbağa; Çıkmak zorundaydım, başka çarem yoktu. Der. Unutma ki, Bir şeyi gerçekten istiyorsan ve inanıyorsan, bir yolunu mutlaka bulursun.
      Çok sevdiğim bir yazı dizisini seninle paylaşmak istiyorum; 
Sular Yükselince, balıklar karınca yer.
Sular çekilince de karıncalar balıkları...
Kimse bu günkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.
Çünkü, kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verir.
Düşün; 
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içini sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir ki seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır seni, sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Unutma! Her şey senle başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol. Tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Daima anımsa; " Çaresizseniz, Çare Sizsiniz..."
      Dua ile...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder