6 Nisan 2014 Pazar

ÖNCE OL!

      Olmak...
      Var olmak, yoktan var edilmek, oluşmaktır olmak. Bir de var olanın olması, Olma kavramına erişmesi vardır ki, bu durum olgunluğa erme halidir. Fakat unutulmamalıdır ki, her var olan olgunluğa erecek diye bir kaide asla yoktur. Zaten olmak derken gerçek manada kast ettiğim buydu.
      Bir tohum ekmeden yağmur duasına çıkmak ne kadar gereksiz ve saçma ise, henüz olmadan büyümeyi istemek de bir o kadar yanılgıdır insana. Anlamaya çalış! Ben, yoktan var olmayı kast etmiyorum. Ben, var olanın, olma kavramına ermesini anlatıyorum, anlıyor musun? Bir ağacın dalındaki bir meyveyi düşün, henüz küçücük ve tatlanmamış. Bu meyveyi yemek istemezsin çünkü henüz olmamış dersin değil mi? Oysa ki o meyve zaten vardır fakat olmamıştır. Bir yemek yapıyorsun ve o yemek henüz pişmediği için, yine olmamış kelimesini kullanıyorsun. Oysa ki yemek tencerede zaten mevcut ama henüz pişmediği için o yemek olmamıştır. İşte, insan da böyledir. Zaten vardır ama henüz olmamıştır. Burayı fark edebildin mi? Var olmak ama henüz olmamak. Ne tezat değil mi? Dinle!
      Bir çiçeği düşün. Ama toprak yok, bahçe yok, ne anlamı kaldı? Önce bahçe olmalı ki, o bahçede çiçek açmalı, yeşermeli, renklenmeli. Bahçe olmadan çiçek olmaz unutma. Bu durumun tam aksini düşünecek olursan, çiçeksiz bir bahçenin de bir manası yoktur. Kuru bir topraktan dahasını düşünemezsin. Yani orası bahçe değildir değil mi? O halde, önce olmak gerekir ki benim sana anlatmak istediğim bu değil, bir önceki manasıdır dikkat et!
      İnsanlar yanılgıdadır. Birçok istek ve talepleri vardır ve bu hep böyle devam eder. İstemek, öğrenmek ve / veya değişmek elbette ki güzeldir, bu bir gelişmedir fakat insan farkında değildir ki, önce kendini, özünü bulamadıkça öğrenme ve değişme isteği her defasında sonuçsuz kalacak veya istediği sonucu veremeyecektir. Buraya dikkat et! Sen, kimsin? Niye buradasın ve amacın ne? Kendini gerçekten tanıyor musun? Tıkandın değil mi? Çünkü sen henüz olmamışsın. Bu yüzden dana diyorum ki; Önce Ol!
      Allah'ın yarattığı her kul insandır fakat her insan kul değildir. Buradaki ince çizgiyi fark edebiliyor musun? Biraz doğru ama bir o kadar yanlış bir cümle gibi gözükse de gerçek şu ki, ben müslümanım demek, gerçekten müslümanlığın şartlarını yerine getirmedikçe bir anlam ifade etmediği gibi, ben kulum demek de, kulluk vazifelerini bilmeden, öğrenmeden ve yerine getirmeden kul olabilmek manasına asla gelmez. Evet, seni Allah yarattı. sen bir insansın ve Allah kullarını kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır. Kul demek ibadet etmek demektir unutma. Amacım sana burada kul olmayı ve ibadet etmeyi anlatmak değil, sen bunları zaten biliyorsun. Bildiğin bir şeyi ben sana öğretemem, bu saçma olur. Benim derdim, senin içinde mevcut olan " Olma" kavramını sana hissettirmek. Sen zaten varsın, bir hacmin ve ağırlığın var. Fakat henüz olmamışsın anlıyor musun? Var olman, oldun anlamına gelmez. Birazdan olmaya başlayacaksın ve bunu hissettiğinde seni içinde hapseden zinciri kırmış olacak ve dışarı fışkıracaksın. Dışarı diyorum, dikkat ettin mi? Dışarıya çıkmak için önce içeride olmak, içeriyi bilmek gerekir. Her zaman söylüyorum, dışarıyı unut, dışarıyı bırak. Sen içine dön, içini bul ve oradaki kendini, benliğini ve Ol'mayı hisset. İşte o zaman içine sığmayacak ve dışarı fışkıracaksın. Hiçbir meyve önce çekirdek olmadan meyve halini almaz. Sen, önce çekirdek ol ki meyve olabilesin. Nasıl mı? Dinlemeye devam et.
      Sen ruhani bir varlıksın ve ruh düşünmez, düşen zihindir. Önce zihni susturmalısın çünkü sen zihni susturmazsan o seni susturacaktır ve zaten öyle yapıyor da sen farkında değilsin. Zaten farkıdalığı farketsen zihin seni değil sen zihni kullanırsın. Burayı anladın mı? Zihnini kullan ama dikkat et, o seni kullanmasın. Olmak istiyorsan zihnini değil, ruhunu dikkate almalısın. Ruhunu dinlemeli, ruhunu hissetmelisin. Zihin seni yanıltır, seni kandırır ve her daim yanlışı gösterir dikkat et! Oysa ki ruh saf olandır, gerçekçidir ve doğrudur. Sana daha önce aşk boyutunu göstermiştim Aşık olan zihinse eğer, aşk olan, aşkın kendisi olan ruhtur değil mi? O halde sana " Önce Ol "  diyorsam, bedeninle değil, ruhunla olacaksın. Burası maddeden sıyrılıp, manaya erme safhasıdır. Şimdi yine her zamanki gibi kendine sadece bir dakika ayır ve bana kulak ver. Önce derince bir nefes al ve oksijeni ciğerlerinde hisset. O muntazam serinliği, tazeliği ve zindeliği fark et. Bedenini unut, zihnini unut ve sadece bir ruh olduğunu düşün. Buraya kadar her şey yolunda mı? Peki öyle ise şimdi sıra Ol'maya geldi. Yavaş yavaş olacaksın sabret. Şimdi de dışarıyı çıkar aklından ve sadece ama sadece içine dön, özüne dön ve oradaki rahmeti hissetmeye başla. Acele etme, ağır ağır, yavaş yavaş...Sen, özel bir varlıksın. Rabb'in seni özellikle bu dünyaya gönderdi ve burada olmanı O istedi. Unutma ki O, her şeye rağmen seni çok seviyor. Sen her ne kadar ben kulum desen de ama kul olduğunu kendin bile hissedemesen de O, yine de seni sevmekten, senin yanında olmaktan bir an olsun vaz geçmedi, geçmeyecek. Rabb'inin rahmetini, nurunu hissedebiliyor musun şimdi? Biraz önce içine çektiğin o taptaze havada bile hissettin değil mi? Nefes almak yaşamak demektir. Nefes alıyorsan varsındır, yaşıyorsundur. Ama befes alırken kendini değil de Rabb'ini yaşıyorsan işte sen o zaman Ol'uyorsundur dikkat ediyor musun?
      Şimdi, önce istemeyi öğrenmeyi, sonra istemeyi anlamaya başladın. Bu hep böyledir. Bir şeyi önce yapmayı öğrenirsin ve sonra yaparsın. Arabayı kullanmayı öğrenmeden arabayı kullanamadığın gibi, önce olmayı bilmeden olamazdın da... Hayatının her anında içindeki rahmeti hissedersen eğer, Ol'mak için sana hiçbir şey engel teşkil etmeyecektir. Daha derin düşünürsen, yaratılma sebebini idrak edersen ve kul olabilmen için neler yapman ve neleri bilmen gerektiğini bilirsen işte sen o zaman Ol'dun demektir.
      Şimdi her şeyi bir kenara bırak. Biraz önce tüm okuduklarını geçici olarak dahi olsa unut ve buraya çok ama çok dikkat et! Sana tüm bu makalenin veya  bu güne dek yaşamış olduğun hayatın kısa bir özetini sunacağım ve sen sadece bu cümleyi idrak ettiğinde zaten Ol'muş olacaksın. Şimdi sen bana; " Madem kısa bir cümleyle bu iş olacaktı, neden bana tüm bu yazılanları okuttun?" Diyorsun. Bir şeyi unutuyorsun, bilmek yeterli değildir, bildiğini yaşadığın zaman bildiğini hissedersin unutma! Bu yüzden sana önce bilmeni gösterdim, şimdi ise yaşamanı istiyorum. Buraya bak! Sen, gören, duyan, konuşan ve hisseden bir varlık olarak. Gördüğün, duyduğun, konuştuğun ve hissettiğin her şeyde Rabb'ini yaşıyorsan Ol'dun demektir, kendini bildin demektir, sen oldun demektir. İşte şimdi meyve olmaya başladın ve tadını fark ediyorsun.
      Burayı unutma! Sen, sana sunulan nimetlerin sahibini unutmadıkça, farkındalığı fark ettikçe sensindir. Ve şimdi sana diyorum ki; " Önce Ol! Sonra Olgunlaş..."
      Dua ile...

©Poweredby farkında mısın?® 2014™

http://google.com/+farkındamısınsufi
http://www.facebook.com/farkindamisinsufi
http://blog.radikal.com.tr/Blog/farkinda-misin
http://farkindamisinsufi.blogspot.com
http://www.blogger.com/home
http://farkindamisinsufi.simplesite.com.tr
http://farkindamisinsufi@outlook.com
http://www.youtube.com/FARKINDA MISIN
http://www.youtube.com/channel/UCINHdWqHyeftfdtTm4oR7GA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder