10 Nisan 2014 Perşembe

İŞİNE GELENİ DEĞİL, İÇİNDEN GELENİ YAP.

      Mazeret...
      Başlı başına bir özürdür mazeret. Geçerli veya geçersiz bir nedendir kimi zaman. Çoğu zaman ise zihnin bir tuzağıdır. Ve insan,  belki de bir tek bu tuzağı bu kadar çok sever. Çünkü işine geleni yapmak da işine gelir insanın.
      Doğası gereği kolay olana meyil verir insan. Oysa bilmez ki zafer, yorgun olanların değil, rahatlarına kıyabilenlerindir. Aslında zorluk kavramı da yine zihnin tuzaklarından biridir. Senin için hayırlı olan, yararı dokunan şeyleri zor olarak gösterip, kolay yolu seçmene ve akabinde bunu kendin için bir mazeret olarak kabul etmene neden olur. O halde mazeret senin içinden gelen değil, işine gelen bir duygudur.
      İçinde nelerin mevcut olduğunu bir bilsen, asla mazeret kavramına başvurmazsın. Ben, bu duruma üşenme hali diyorum. Çünkü, hiçbir mazeret olmadığı halde, üşenmek senin işine geldiği için yapman gereken şeyin değerini göremiyorsun. Neden sürekli " İçine dön, içine dön " diyorum? Neden neredeyse her makalemde, yorumlarımda veya seminerlerimde bunu irdeliyorum? Çünkü sen, içindesin. Çünkü kainat senin içinde. İhtiyacın olan her şey içinde mevcut zaten. Ama sen her daim dışarıda arıyorsun çareyi, huzuru ve mutluluğu. Yapma! Bu, seni daima yanıltır ve bir o kadar yıpratır. Yapman gereken tek şey özünü bulman. Özün nerede? İçinde...
      Şimdi şöyle bir düşün. Nedir seni  bu denli üşenmeye, kolay yolu seçmeye ve dolayısıyla mazerete iten şey? Gerçekten doğru olanı yaptığına inanıyor musun? Yoksa, işine geleni değil de, içinden geleni yapmak mı doğru olan? Nasıl, zihnin kilitlendi değil mi? Kendine bile doğruyu söylemeye cesaretin yokken, bu defa kendini kandırmayı bile başaramadın. Çünkü, doğru her zaman doğrudur. Doğru olan bir şeyi yapmak, bir şeyi doğru yapmaktan daha mühimdir. Ve doğru olansa senin içindeki, özündekidir.
      Sana içindeki rahmeti, sevgiyi, huzuru ve kısacası aklına doğru ve güzel gelen her şeyi içinde araman gerektiği söylenmedi hiç. Rabb'in, bereketin, ahlakın ve doğru yolun içinde var olduğu gösterilmedi. Yaşam,  her daim seni dışınla, dışarıyla ilgilenmeye itti. Yalnız olduğunda, çaresiz hissettiğinde hep dışarıda bulacağını sandın çareyi ve her defasında yanıldın. Artık uyanma zamanı, artık gerçeği görme zamanı. Uzaklara değil, en yakınına, içine odaklanma zamanı. Sus ve sadece hisset gerçek yaşamın ruhunda filizlendiğini.
      Allah, kulunu yaratırken şüphesiz rızkınıda hazırlar. Kul, henüz ana rahmindeyken kaderi yazılır ve bin bir nimetle ödüllendirilir. Yaratılan her tür canlı ve cansız varlık emrine sunulur. Fakat kul, Rabb'ine bir teşekkürü çok görür. Bunu yapmamak için, türlü mazeretler üretir, üşenir ve en sonunda unutur, tamamen unutur. Teşekkürü de, yapılan iyiliği de, Rabb'ini de unutur kul. Oysa Rabb'i onu bir an olsun unutmaz. Ne nimetini esirger kulundan, ne de merhametini.
      İnsanın bu hatası, ömürleri boyunca huzursuz hissetmelerine neden olur. Çünkü gerçek huzurun içinde olduğunu görmez ve de görmemekte ısrar eder. Oysa bir bilse Rabb'ine olan teşekkürün ve şükrün ardındaki mükafatı, başını secdeden kaldırmaz. Mazereti nedir insanın, işlerinin yoğunluğu mu, hayatın koşuşturması mı yoksa rahatına kıyamadığı mı? Ya da bir özrü, bir engeli olmalı. Diğer yandan  nice camiler ve mescitler engelli insanlarla dolu. Kaldırıp ellerini semaya Rabb'lerine dua ederler, ve kulluk vazifelerini ifa ederler.
      Peki nedir senin engelin söyler misin? Gözün mü görmüyor, bir kolun mu yok, yoksa bacakların mı? Peki ya sence bunlar, seni yoktan var eden ve sana sayısız nimetler sunan Rabb'ine teşekkür etmek için bir mazeret mi? Dikkat et, hala uykudasın, hala yanılgıdasın ve yazık ki hala farkında değilsin. Artık bırak mazereti, bırak kolayına geleni ve unut gitsin işine gelen her şeyi. Allah, seni seviyor ve her daim yanında. Sen onu unutsan da, O seni asla unutmuyor ve dikkat edersen hala nefes alıyorsun, görüyorsun ve duyuyorsun. O, bir an bıraksa senin üzerindeki rahmeti, bunların hiçbirini yapamaz, ölürsün! Fakat sen, Rabb'ini hatırlamıyor, düşünmüyor ve hissetmiyorsan zaten yaşayan bir ölüsün.
      İşine gelen iş değil, içinden gelendir senin işin, görevin unutma! O halde, güle uzanmak için dikeni gözden kaçırma ve kolay olan yerine doğru olanı tercih et. Çünkü sen doğru olarak yaratıldın. Ve doğru olan; İşine geleni değil, içinden geleni yapmaktır.
      Dua ile...

©Poweredby farkında mısın?® 2014™

http://google.com/+farkındamısınsufi
http://www.facebook.com/farkindamisinsufi
http://blog.radikal.com.tr/Blog/farkinda-misin
http://farkindamisinsufi.blogspot.com
http://www.blogger.com/home
http://farkindamisinsufi.simplesite.com.tr
http://farkindamisinsufi@outlook.com
http://www.youtube.com/FARKINDA MISIN
http://www.youtube.com/channel/UCINHdWqHyeftfdtTm4oR7GA
     

     
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder